19 Aralık 2013 Perşembe

Need For Speed ve Hal Hal



Ben küçükken bana o zamanlar için dünyanın en muhteşem şeyi gibi gelen ama şimdi külüstürün de külüstürü bir varlık olarak bir köşeye attığımız bilgisayarımda Need For Speed 2 oyununun oyun içi seslerini kısıp medya playerdan Barış Manço'nun bilimum şarkılarını açarak o şarkılar eşliğinde arkamdaki arabalardan "yavru ceylan gibi" kaçtığım o güzel günlere dönmek istiyorum. ÇOK MU ŞEY İSTİYORUM???

14 Nisan 2013 Pazar

Heyecanı bitiren adamlar

Sanırım ben ulaşamadığım ciğere mundar diyenlerdenim. Çünkü ünlülerin komik hallerini görmeyi, onların normalden daha salak olduğunu görmeyi istiyorum. Eğer bu kadar çok para kazanıyorlarsa bizi eğlendirmeliler diye düşünüyorum.Ancak tüm bu isteklerimin gerçekleşmemesi için para alan insanlar var. Basın danışmanları.

Ünlüler de en nihayetinde -onları ünlendiren küçük detayları haricinde- 7 milyar insan gibi normal bir insan. Onların da sinirlendikleri , kot götüne dedikleri veya birini öldürmek istedikleri zamanlar oluyor. Hatta çokça oluyordur sanırım. Sürekli sizi izleyen binlerce insanla sorunsuz bir ilişki mümkün değil. Tam bu dediğim zamanlarda basın danışmanları arkalarından gelip omuzlarının üstünden kulaklarına "Şşşt. Sakin ol ve sana dediklerimi yap, yoksa boka batacaksın" diye tavsiye verip bütün şovu bitiriyorlar. Ya belki adam orada içini dökecek. Bütün kinini kusacak. Neden durduruyosun ki adamı.Ne güzel skandal olacak. Ve ben de onun zenginlik seviyesine ulaşamayacağım bir insanın nasıl madara olduğunu haberlerde görüp bilgisayarımın başında zevkten dört köşe olucam. -Bunu gerçekten yapıyorum- Ama napıyorlar, basın danışmanlarından aldıkları direktifleri uygulayıp hiçbirşey olmamış gibi davranıyorlar. Bütün olay sona eriyor.

Sonra vay efendim bu ünlüler neden otel odalarında aşırı doz alkol veya uyuşturucudan ölü bulunuyorlar. Nedeni çok basit. Atıyorlar atıyorlar içlerine. Al sana sonra böyle içip içip efkarımı, derdimi dağıtayım derken bokunu çıkarıp ölüyorlar. Halbuki basın danışmanı diye birşey olmasa ne içlerine atıcaklardı ne de ben eğlencesiz kalıcaktım.

Basın danışmanları sadece siyasetçilerde ve devlet adamlarında olmalı bence. Onların ağızından çıkacak bir yanlış söz nükleer savaş bile çıkarabilir. Onlar da gerekli tamam. Ama diğerlerinde eğreti duruyor. Senin basın danışmanı neyine? Sanki söyleceğin sözlerle dağlar taşlar yerinden oynayacak ta gidip basın danışmanı tutuyosun. Alt tarafı ben ve benim gibiler eğlenicek. O zaman şimdi SHUT THE FUCK UP AND FIRE YOUR PRESS AGENT!!


7 Şubat 2013 Perşembe

İngilizi Amarikanı hepsi birlikte geliyorlardı...

Arkadaş şu İngilizler ne acayip millet ya. Kulak dolgunluğumu artırmak için telefonuma British Council sitesinden podcast indirip telefonuma atıyorum ve yatmadan önce 20-25 dklık bu podcastları dinliyorum.Güya pre-intermediade'ım. Çaktırma. Elementary podcastını dinliyorum şu sıralar. Yavaş yavaş. Herneyse diyeceğim şu ki çok ilginç şeylerle karşılaşıyorum bu podcastta.

Mesela bir adamla bir konu hakkında röportaj yapıyorlar sokakta güya. Adam bir espri yapıyo ama ben zerre anlamıyorum. Çünkü kendi aralarında anlayabilecekleri yerel bir espri yapmış. Sonradan utanmadan bu espriyi açıklıyorlar falan. Ya ben sizin kültürünüzü öğrenmek zorundamıyım kardeşim. He tabi biliyosunuz bu podcastlari İngilizce öğrenmeye çalışan saflar dinliyo bas kültürü, empoze empoze...

Bi de arada köylü aksanıyla konuşanlar oluyo röportajlarda. Lan ben daha normalini anca anlayabiliyorum adam bana köylü aksanı dinlettiriyor. Şaka gibi. Sanki ben İngiltere'ye gittiğimde boklu domuzlu bi İngiliz köyünü ziyarete gidicem. Gayet de Londra'ya gidicem. Bana Londra İngilizcesi gerek. Acaba Türkçe öğrenen yabancılara çeşitli yörelerin şiveleriyle dinletiliyor mu merak ettim. Herneyse.

İngilizler böyle. Peki Amerikanlara ne demeli. En basiti görseldeki olay. Olum bütün dünya futbola "futbol" diyor. Sen neden ayrılıkçı bir çaba içindesin. Neden bir farklı olma çabası? Çoğunluğa uy işte. Yok efendim onların futbolu başkaymış da falanmış ta filanmış ta. Amerikan futbolu normal futboldan daha mı köklü? Yoo. O zaman ilk hangisi bulunmuşsa o futboldur. Çocuk mantığı stayla.

Bu yazımda da İngiliz ve Amerikan milletlerini aşağılayıcı bir şekilde sövdüm ve şimdi önümde sıcak çikolatamla Pentagon'dan gelecek füzeyi bekliyorum. İyi günler.

8 Ocak 2013 Salı

Tek kişilik film

İlk başta perdede stand up gösterisi izleme fikri çok saçma ve ilginç gelmişti. Ama izleyince bir şekilde alışıyor insan. Ama şunu söylemeliyim ki Cem Yılmaz nereden, nasıl para kazanılacağını çok iyi biliyor. Gerçekten. Bu kadar az masrafla bu kadar gişe elde etmek müthiş bir başarı. Milyonlar harcanarak yapılan filmler kadar seyredildi bu şu ana kadar ki rakamları karşılaştırırsak. Müthiş başarı.

He komik mi? Evet komik. En az büyük prodüksiyonlarla yapılan filmlerdeki kadar güldüm. Hatta daha fazlası. Sadece bu sefer daha fazla bel altı konular işlemiş. 2008'de yayınlanana göre konuşuyorum. Kabul edelim ki herkes te buna daha çok gülüyor. İlginç olan yanımda oturan çiftten kızın bu tür esprilere erkekten daha fazla gülmesi. (Evet sinemada yanımda oturanları inceliyorum)

Bir başka garibime giden şey de bu kadar çok reklam olması. Şunu söyleyebilirim ki NET yarım saat reklam seyrettik. Bu kadarı gerçekten insafsızlık. Biz zaten bundan kurtulmak için gidiyoruz sinemaya diye biliyorum. Tamam hiç olmasın da demiyorum. Sonuçta sinema salonlarının da bir geliri olması gerek. Ama bu kadarı haksızlık.