16 Ağustos 2011 Salı

Belle Helen



Öyle bir kitap okuyorum ki Osmanlı zamanında Çamlıca'daki bahçede beylerin paşaların hayatını anlatıyor. Garip olan bu değil aslında. Garip olan zengin bir beyin hoşlandığı kadının sürekli beş metre ötesinde durup onun -kendisiyle zerre alakası olamayan diyaloglardaki sözcükleriden- kadının kendisine ilgisinin olup olmadığı anlamını çıkarabilmesi.

Örneğin şöyle bir diyalog var. Kadın yanında gezdiği diğer kadına "Burası çok güzel. Cuma günü akşamleyin tekrar gelelim." dediğinde adamın yanlarına gidip "Saat kaçta hanımefendi?" diye soru sorması.

Hadi bu biraz kabul edilebilir birşey peki ya kadının hareketlerinden kendisine ilgisinin olup olmadığı anlamını çıkarması nasıl? Mesela kadınlar yolun ikiye ayrıldığı bir yerde adamın tarafındaki yoldan değil de diğer taraftaki yoldan gidince adam sinirleniyor. Kadın için "Zaten varoşlardan geldiği ortada. Ya yanındaki? Bir fahişeden farkı yok." diye yorumda bulunuyor. Ama yine de peşlerinden gitmeyi kesmiyor.

Valla eskiden bu aşk ilişkiler ne karmaşıkmış azizim. Bu diyalogları okurken çok gülüyorum ama. :)

Bu arada kitaptaki bu "bey" dediğim karakter sürekli bir şarkı mırıldanıyor "Belle Helen" diye. Merak ettim, arattım Youtube'dan. Alttaki şarkı çıktı. Nakaratı falan benziyor karakterin mırıldandığına. Lelelee şeklinde. O şarkı mı bilemiyorum. Konumuz bu değil aslında. Benim bu tesadüfen karşılaştığım bu şarkıyı ve çalan grubu, diğer şarkılarını falan çok sevmem.



* Bu arada belirtmeden geçemicem. Recaizade Mahmut Ekrem çok karizmatik isim lan. Hakkatten bak.